Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından hazırlanan rapor, Türkiye'den beş hekim ve tıbbi uzmanlık kuruluşunun işbirliğiyle yayımlandı. Rapora göre, anne karnında hava kirliliğine maruz kalan bebeklerin düşük doğum ağırlığıyla ya da erken doğma risklerinin arttığına dair kanıtlar çoğalıyor.
Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in girişimi ile hazırlanan ve hava kirlilğinin insan sağlığı üzerindeki etksini ortaya koyan rapor Türkiye’den de beş hekim ve tıbbi uzmanlık kuruluşunun işbirliği ile yayınlandı.
Türk Tabipleri Birliği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Toraks Derneği, Türk Solunum Araştırmaları Derneği ve İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği'nin yayımladığı rapora göre Türkiye, Avrupa’da hava kirliliğinden kaynaklı erken ölüm oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri.
Güncel araştırmalara göre, Türkiye’de sadece 2010 yılında, dış ortamda partikül madde (PM) ve
ozona maruz kalma sonucu 28 bin 924 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Kirli havanın akciğerler ve kalp üzerinde ciddi olumsuz etkileri bulunuyor. Hava kirliliği, özellikle astım
ve benzeri solunum rahatsızlıkları ile kalp hastalığı bulunan bireyler için önemli sorunlar oluşturuyor.
Yaygın olarak bilinen bu etkilerinin yanı sıra, son bilimsel bulgular hava kirliliğinin çocuk sağlığı
üzerinde de karmaşık riskler oluşturduğunu gösteriyor. Örneğin, anne karnında hava kirliliğine maruz
kalan bebeklerin düşük doğum ağırlığıyla ya da erken doğma risklerinin arttığına dair kanıtlar
çoğalıyor. Başka bazı araştırmalar ise, annenin hava kirliliğine maruz kalmasının, çocuğun ilerleyen
yaşlarda obeziteye, şeker hastalığına ve meme, prostat ve testis kanseri gibi hormonlarla ilintili
kanserlere yakalanma riskine yol açtığını işaret ediyor.
Düşük hava kalitesinin ulaşım, sanayi üretim süreçleri, ya da tarım gibi pek çok kaynağı olabiliyor.
Enerji arzı ve kullanımı da hava kirliliğine en çok neden olan sektörlerin başında geliyor.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, “Kirli havanın solunması pek çok sağlık sorununu
tetiklemektedir. Kentlerde daha temiz bir havanın sağlanması, halk sağlığını da büyük ölçüde
iyileştirecektir. Ancak çoğu zaman hava kalitesinin sağlığa yapacağı katkı görmezden geliniyor” dedi.
Kömürün hava kirliliğine katkısının ciddi boyutlarda olduğunu belirten Dr. Bayazıt İlhan, “Hükümetin
gelecekteki enerji talebini kömürle karşılamayı seçen politikalarını endişe ile izliyoruz. TTB ve ilgili
uzman hekimlik dernekleri olarak, hükümeti, ülkenin enerji üretimi ve arzıyla ilgili tartışma ve
kararlarda, özellikle kömürlü termik santrallerin arttırılması yönünde karar alırken, bu kararlarının
getireceği sağlık etkilerini ve maliyetleri de hesaba katmaya çağırıyoruz.” diye konuştu.
Halen Türkiye’de en az 80 yeni kömürlü termik santralin yapılması planlanıyor. Hükümet Afşin-
Elbistan Termik Santrali’ni, yapılacak yeni yatırımlarla, dünyanın en büyük kömürlü termik santral
kompleksi haline getirmeyi hedefliyor.
HEAL’in Türkiye’den sorumlu Hava Kalitesi ve Enerji Danışmanı Deniz Gümüşel, “Türkiye’de hekimlerin ve diğer sağlıkçıların kömürün sağlık maliyetlerini gündeme taşımalarından memnunuz ve bu konuda farkındalık yaratmak için Türkiyeli sağlıkçılarla uluslararası işbirliğimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Ulusal düzeydeki karar vericileri, enerji sektörüne dair kararlarının sağlık etkilerini ciddiye almaya davet ediyoruz. Var olan kömürlü termik santrallerin genişletilmesi/yenilenmesi ya da yeni santrallerin yapılması, kronik hastalıklarla yapılan mücadelelere ve çocuk sağlığının korunması için alınan önlemlere ciddi zararlar verecektir" şeklinde konuştu.
Avrupa’da, özellikle Türkiye ve Balkanlar’da, enerji üretimi ve kullanımından, özellikle kömürlü termik
santrallerden kaynaklı hava kirliliği çok ciddi bir endişe kaynağı.
Türk Toraks Derneği (TTD), hava kirliliği sağlık etkileri konusunda, Ocak ayı içerisinde bir arama
toplantısı yaptıklarını, ardından bu konuyu araştırmak amacıyla özel bir görev grubu oluşturduklarını,
konunun derneğin gündeminin üst sıralarında yer aldığını belirtiyor.
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), ülkemizde Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi
Yönetmeliği'nde izin verilen partiküler madde (PM) değerlerinin Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği
sınır değerlerin çok üzerinde olduğuna dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın acilen önlem alması
gerektiğini vurgulayan HASUDER, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı da yönetmelikte gerekli
değişiklikleri yaparak, PM sınır değerlerinin bir an önce WHO Hava Kalitesi Rehberi’nde tanımlanan
değerlere indirilmesini sağlamaya çağırıyor.
İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği (İMUD) ise, Türkiye’de kömürle çalışan termik santrallerin
tamamına yakınının linyit kullandığını, linyitin oluşturduğu kül miktarının ve hava kirliliği etkenlerinin
çok daha fazla olduğunu vurgulayarak, linyit kullanımının ne denli önemli bir çevre sağlığı sorunu
oluşturduğunun altını çiziyor.
İleri Haber
Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in girişimi ile hazırlanan ve hava kirlilğinin insan sağlığı üzerindeki etksini ortaya koyan rapor Türkiye’den de beş hekim ve tıbbi uzmanlık kuruluşunun işbirliği ile yayınlandı.
Türk Tabipleri Birliği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Toraks Derneği, Türk Solunum Araştırmaları Derneği ve İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği'nin yayımladığı rapora göre Türkiye, Avrupa’da hava kirliliğinden kaynaklı erken ölüm oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri.
Güncel araştırmalara göre, Türkiye’de sadece 2010 yılında, dış ortamda partikül madde (PM) ve
ozona maruz kalma sonucu 28 bin 924 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Kirli havanın akciğerler ve kalp üzerinde ciddi olumsuz etkileri bulunuyor. Hava kirliliği, özellikle astım
ve benzeri solunum rahatsızlıkları ile kalp hastalığı bulunan bireyler için önemli sorunlar oluşturuyor.
Yaygın olarak bilinen bu etkilerinin yanı sıra, son bilimsel bulgular hava kirliliğinin çocuk sağlığı
üzerinde de karmaşık riskler oluşturduğunu gösteriyor. Örneğin, anne karnında hava kirliliğine maruz
kalan bebeklerin düşük doğum ağırlığıyla ya da erken doğma risklerinin arttığına dair kanıtlar
çoğalıyor. Başka bazı araştırmalar ise, annenin hava kirliliğine maruz kalmasının, çocuğun ilerleyen
yaşlarda obeziteye, şeker hastalığına ve meme, prostat ve testis kanseri gibi hormonlarla ilintili
kanserlere yakalanma riskine yol açtığını işaret ediyor.
Düşük hava kalitesinin ulaşım, sanayi üretim süreçleri, ya da tarım gibi pek çok kaynağı olabiliyor.
Enerji arzı ve kullanımı da hava kirliliğine en çok neden olan sektörlerin başında geliyor.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, “Kirli havanın solunması pek çok sağlık sorununu
tetiklemektedir. Kentlerde daha temiz bir havanın sağlanması, halk sağlığını da büyük ölçüde
iyileştirecektir. Ancak çoğu zaman hava kalitesinin sağlığa yapacağı katkı görmezden geliniyor” dedi.
Kömürün hava kirliliğine katkısının ciddi boyutlarda olduğunu belirten Dr. Bayazıt İlhan, “Hükümetin
gelecekteki enerji talebini kömürle karşılamayı seçen politikalarını endişe ile izliyoruz. TTB ve ilgili
uzman hekimlik dernekleri olarak, hükümeti, ülkenin enerji üretimi ve arzıyla ilgili tartışma ve
kararlarda, özellikle kömürlü termik santrallerin arttırılması yönünde karar alırken, bu kararlarının
getireceği sağlık etkilerini ve maliyetleri de hesaba katmaya çağırıyoruz.” diye konuştu.
Halen Türkiye’de en az 80 yeni kömürlü termik santralin yapılması planlanıyor. Hükümet Afşin-
Elbistan Termik Santrali’ni, yapılacak yeni yatırımlarla, dünyanın en büyük kömürlü termik santral
kompleksi haline getirmeyi hedefliyor.
HEAL’in Türkiye’den sorumlu Hava Kalitesi ve Enerji Danışmanı Deniz Gümüşel, “Türkiye’de hekimlerin ve diğer sağlıkçıların kömürün sağlık maliyetlerini gündeme taşımalarından memnunuz ve bu konuda farkındalık yaratmak için Türkiyeli sağlıkçılarla uluslararası işbirliğimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Ulusal düzeydeki karar vericileri, enerji sektörüne dair kararlarının sağlık etkilerini ciddiye almaya davet ediyoruz. Var olan kömürlü termik santrallerin genişletilmesi/yenilenmesi ya da yeni santrallerin yapılması, kronik hastalıklarla yapılan mücadelelere ve çocuk sağlığının korunması için alınan önlemlere ciddi zararlar verecektir" şeklinde konuştu.
Avrupa’da, özellikle Türkiye ve Balkanlar’da, enerji üretimi ve kullanımından, özellikle kömürlü termik
santrallerden kaynaklı hava kirliliği çok ciddi bir endişe kaynağı.
Türk Toraks Derneği (TTD), hava kirliliği sağlık etkileri konusunda, Ocak ayı içerisinde bir arama
toplantısı yaptıklarını, ardından bu konuyu araştırmak amacıyla özel bir görev grubu oluşturduklarını,
konunun derneğin gündeminin üst sıralarında yer aldığını belirtiyor.
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), ülkemizde Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi
Yönetmeliği'nde izin verilen partiküler madde (PM) değerlerinin Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği
sınır değerlerin çok üzerinde olduğuna dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın acilen önlem alması
gerektiğini vurgulayan HASUDER, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı da yönetmelikte gerekli
değişiklikleri yaparak, PM sınır değerlerinin bir an önce WHO Hava Kalitesi Rehberi’nde tanımlanan
değerlere indirilmesini sağlamaya çağırıyor.
İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği (İMUD) ise, Türkiye’de kömürle çalışan termik santrallerin
tamamına yakınının linyit kullandığını, linyitin oluşturduğu kül miktarının ve hava kirliliği etkenlerinin
çok daha fazla olduğunu vurgulayarak, linyit kullanımının ne denli önemli bir çevre sağlığı sorunu
oluşturduğunun altını çiziyor.
İleri Haber