İlaçlar, sadece tanı ve tedavi bakımından tıp uygulamalarının bir aracı olmayıp aynı zamanda iktisadi faaliyetlerin, ilişkilerin ve politikaların çok özgün bir örneğini oluşturmaktadır. İnsan sağlığı için hayati öneme sahip olması nedeniyle ilaçlar zaman zaman diğer metalardan daha farklı bir yere konulsa ve bu durum ilaç üzerinden elde edilen karın göz ardı edilmesine neden olsa da; kapitalist üretim ilişkileri çerçevesinde üretilen, alınan, satılan ilaçlar dünyada önemli bir pazara sahiptir (1).
Dünya ilaç pazarı her geçen yıl büyümeye devam etmektedir. IMS (lntercontinential Marketing Service) verilerine göre dünya ilaç pazarı 2005 yılında 602 milyar dolarken, 2011 yılında 880 milyar dolara ulaşmıştır ve 2018 yılında 1.3 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizdeki ilaç pazarı incelendiğinde, Türkiye ilaç pazarının dünya ortalamasının üzerinde bir artış gösterdiği görülmektedir. 2007 yılında ilaç pazarı dünya ortalamasının 2 katından fazla büyüme gösteren ülkeler IMS tarafından “pharmerging” başlığı altında toplanmıştır. Türkiye’de; Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan Meksika ve Güney Kore ile birlikte bu kategoride yer almıştır. Türkiye ilaç pazarına yakından bakıldığında bu büyüme daha iyi anlaşılmaktadır. Örneğin 2005 yılında 8.5 milyar TL olan ilaç pazarı 2009 yılında 13.2 milyar TL’ye, 2014 yılında ise 14.6 milyar TL’ye ulaşmıştır (2, 3). Bu artışın nedenleri arasında sadece ilaçların fiyatındaki artış değil, daha fazla ilaç reçete edilmesi ve önemli oranda pahalı ilaçlara yöneliş de bulunmaktadır.
Psikiyatrik bozuklukların toplumda sık görülmesi ve kronik doğada olması nedeniyle psikiyatri ilaçları ilaç pazarında önemli bir yere sahiptir. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Türkiye’de 8 milyon 179 bin kişinin antidepresan ilaç kullandığını açıklamasını psikiyatrik ilaçların endüstri açısından önemini bir kez daha göstermiştir.
İlaç endüstrisinin pazarını genişletebilmek için ilacın geliştirilme aşamasından, “bilimsel” çalışmalara; ruhsatlandırılmasından, satışına kadar her aşamada müdahalelerde bulunduğunu görüyoruz.
Bir ilacın ruhsatlandırılarak piyasaya sunulabilmesi için yaklaşık 12 yıllık bir süre ve 500 milyon dolarlık bir bütçe gerekmektedir. Bu nedenle ilaç firmaları toplam ilaç satışından elde ettikleri gelirin yaklaşık % 15’ini araştırma geliştirme çalışmalarına ayırmaktadır (4). Diğer sektörlerde araştırma geliştirme için ayrılan pay % 1–4 arasında değişmektedir. Bir ilacın herhangi endikasyon için ruhsat almasındaki 1 günlük gecikmenin bile ilaç endüstrisine yaklaşık 1 milyon dolara mal olduğu düşünülürse ilaçla ilgili yapılacak bilimsel çalışmaların ve ilacın ruhsatlandırılmasının ilaç endüstrisi için önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Araştırmacı-endüstri arasında 1980’lerden itibaren artmaya başlayan maddi bağlar araştırmacıları ilaç endüstrisi ile çıkar çatışması ve etik çıkmaza sokarken tıbbi araştırmaların güvenilirliğine de gölge düşürmüştür. “Bilimsel çalışmalardaki” araştırmacı ve ilaç endüstrisi arasındaki maddi ilişki, meyvelerini en saygın tıp dergilerinin sayfalarında sunmaktadır. İlaç endüstrisi maddi olarak destekledikleri bir “bilimsel çalışmanın” konusunun ve yönteminin seçiminden, sonuçların yorumlanmasına ve yayımlanmasının denetimine dek araştırmaların her aşamasında müdahale edebilmektedirler. İlaç endüstrisinin bu müdahalesi de çalışmanın sonuçlarını etkilemektedir (5).
İlaç endüstrisinin promosyon çalışmalarına ayırdığı kaynak oldukça yüksektir. İlaç endüstrisinin sadece promosyona ayırdığı pay incelendiğinde, dünya ilaç satışlarından elde ettikleri toplam gelirin yaklaşık % 15’ine ulaşmaktadır (6, 7).
Hekimler arasında promosyonun reçete yazımına etkileri değerlendirildiğinde; hekimler promosyon çalışmalarından kendi reçetelerinin çok az etkilediğini ancak diğer hekimlerin reçetelerinin promosyon çalışmalarından etkilendiğini belirtmektedir. Kısaca ben etkilenmem diğerleri etkilenir görüşü hekimler arasında hâkimdir. Oysa promosyonun hekimlerin reçete yazımını araştıran bilimsel çalışmalar bu tutumun yanlış olduğu tüm hekimlerin reçetelerinin promosyon çalışmalarından etkilendiği gösterilmiştir. Özellikle eğitimlerinin ilk iki yılındaki asistanların diğer asistan ve uzmanlara göre ilaç endüstrisi temsilcilerinin doğru bilgiler sağladığına ve hekimlerin reçete yazma alışkanlıklarına etkisi olmadığına daha fazla inanmaktadırlar (8).
İlaç endüstrisi dünya pazarındaki payını ve karlılığını her geçen yıl artırmaktadır. Özellikle ilaç çalışmalarının çok büyük oranda ilaç endüstrisi tarafından finanse edilmesi, çalışmaları yürüten araştırmacıların endüstri ile çıkar ilişkisinde olması araştırmaların ve insan sağlığının güvenliğini tehlikeye sokabilmektedir.
David Healy bir bilimsel makalesinde; endüstri destekli araştırmalarda yöntemin oluşturulmasından, alanının önemli isimleri adı altında prestijli dergilerde yayınlanmasına kadar geçen basamaklarda çeşitli müdahalelerde bulunulduğunu ve bu araştırmaların bilimin yuvasına bırakılmış bir guguk kuşu yumurtası olduğunu belirtmektedir (9). Bilimsel bir yazıda guguk kuşu yumurtasının ne aradığı sorulabilir. Oysa guguk kuşunun hikâyesi öğrenildiğinde Healy’nin metaforunun anlamı daha iyi kavranacaktır. Çünkü guguk kuşu bir kuluçka parazitidir. Dişi guguk kuşu yumurtasını, yuvasına bırakacağı türün yumurtasına benzeterek, diğer türlerin yuvalarına bırakır. Yumurtalar 12–13 günde ve genellikle konukçunun yumurtalarından önce açılır. Yumurtadan çıkan yavru diğer yumurta veya yavruları yuvadan atar ve bakıcının getirdiği tüm besini alır.
Sonuçta bilimin yuvasına bırakılmış guguk kuşu yumurtalarını tespit edilebilmesi ve yeni yumurtaların bırakılmaması için ilaç endüstrisi ile “bilim” ilişkisinin yeniden tanımlanması ve endüstriden bağımsız, nitelikli bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesi için bağımsız kaynakların sağlanması gerekmektedir.
Dr. Halis Ulaş, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakülkesi Psikiyatri AD Öğretim Üyesi
Kaynaklar:
halkinsagligi.org - Dr. Halis Ulaş
Dünya ilaç pazarı her geçen yıl büyümeye devam etmektedir. IMS (lntercontinential Marketing Service) verilerine göre dünya ilaç pazarı 2005 yılında 602 milyar dolarken, 2011 yılında 880 milyar dolara ulaşmıştır ve 2018 yılında 1.3 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizdeki ilaç pazarı incelendiğinde, Türkiye ilaç pazarının dünya ortalamasının üzerinde bir artış gösterdiği görülmektedir. 2007 yılında ilaç pazarı dünya ortalamasının 2 katından fazla büyüme gösteren ülkeler IMS tarafından “pharmerging” başlığı altında toplanmıştır. Türkiye’de; Çin, Brezilya, Rusya, Hindistan Meksika ve Güney Kore ile birlikte bu kategoride yer almıştır. Türkiye ilaç pazarına yakından bakıldığında bu büyüme daha iyi anlaşılmaktadır. Örneğin 2005 yılında 8.5 milyar TL olan ilaç pazarı 2009 yılında 13.2 milyar TL’ye, 2014 yılında ise 14.6 milyar TL’ye ulaşmıştır (2, 3). Bu artışın nedenleri arasında sadece ilaçların fiyatındaki artış değil, daha fazla ilaç reçete edilmesi ve önemli oranda pahalı ilaçlara yöneliş de bulunmaktadır.
Psikiyatrik bozuklukların toplumda sık görülmesi ve kronik doğada olması nedeniyle psikiyatri ilaçları ilaç pazarında önemli bir yere sahiptir. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Türkiye’de 8 milyon 179 bin kişinin antidepresan ilaç kullandığını açıklamasını psikiyatrik ilaçların endüstri açısından önemini bir kez daha göstermiştir.
İlaç endüstrisinin pazarını genişletebilmek için ilacın geliştirilme aşamasından, “bilimsel” çalışmalara; ruhsatlandırılmasından, satışına kadar her aşamada müdahalelerde bulunduğunu görüyoruz.
Bir ilacın ruhsatlandırılarak piyasaya sunulabilmesi için yaklaşık 12 yıllık bir süre ve 500 milyon dolarlık bir bütçe gerekmektedir. Bu nedenle ilaç firmaları toplam ilaç satışından elde ettikleri gelirin yaklaşık % 15’ini araştırma geliştirme çalışmalarına ayırmaktadır (4). Diğer sektörlerde araştırma geliştirme için ayrılan pay % 1–4 arasında değişmektedir. Bir ilacın herhangi endikasyon için ruhsat almasındaki 1 günlük gecikmenin bile ilaç endüstrisine yaklaşık 1 milyon dolara mal olduğu düşünülürse ilaçla ilgili yapılacak bilimsel çalışmaların ve ilacın ruhsatlandırılmasının ilaç endüstrisi için önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Araştırmacı-endüstri arasında 1980’lerden itibaren artmaya başlayan maddi bağlar araştırmacıları ilaç endüstrisi ile çıkar çatışması ve etik çıkmaza sokarken tıbbi araştırmaların güvenilirliğine de gölge düşürmüştür. “Bilimsel çalışmalardaki” araştırmacı ve ilaç endüstrisi arasındaki maddi ilişki, meyvelerini en saygın tıp dergilerinin sayfalarında sunmaktadır. İlaç endüstrisi maddi olarak destekledikleri bir “bilimsel çalışmanın” konusunun ve yönteminin seçiminden, sonuçların yorumlanmasına ve yayımlanmasının denetimine dek araştırmaların her aşamasında müdahale edebilmektedirler. İlaç endüstrisinin bu müdahalesi de çalışmanın sonuçlarını etkilemektedir (5).
İlaç endüstrisinin promosyon çalışmalarına ayırdığı kaynak oldukça yüksektir. İlaç endüstrisinin sadece promosyona ayırdığı pay incelendiğinde, dünya ilaç satışlarından elde ettikleri toplam gelirin yaklaşık % 15’ine ulaşmaktadır (6, 7).
Hekimler arasında promosyonun reçete yazımına etkileri değerlendirildiğinde; hekimler promosyon çalışmalarından kendi reçetelerinin çok az etkilediğini ancak diğer hekimlerin reçetelerinin promosyon çalışmalarından etkilendiğini belirtmektedir. Kısaca ben etkilenmem diğerleri etkilenir görüşü hekimler arasında hâkimdir. Oysa promosyonun hekimlerin reçete yazımını araştıran bilimsel çalışmalar bu tutumun yanlış olduğu tüm hekimlerin reçetelerinin promosyon çalışmalarından etkilendiği gösterilmiştir. Özellikle eğitimlerinin ilk iki yılındaki asistanların diğer asistan ve uzmanlara göre ilaç endüstrisi temsilcilerinin doğru bilgiler sağladığına ve hekimlerin reçete yazma alışkanlıklarına etkisi olmadığına daha fazla inanmaktadırlar (8).
İlaç endüstrisi dünya pazarındaki payını ve karlılığını her geçen yıl artırmaktadır. Özellikle ilaç çalışmalarının çok büyük oranda ilaç endüstrisi tarafından finanse edilmesi, çalışmaları yürüten araştırmacıların endüstri ile çıkar ilişkisinde olması araştırmaların ve insan sağlığının güvenliğini tehlikeye sokabilmektedir.
David Healy bir bilimsel makalesinde; endüstri destekli araştırmalarda yöntemin oluşturulmasından, alanının önemli isimleri adı altında prestijli dergilerde yayınlanmasına kadar geçen basamaklarda çeşitli müdahalelerde bulunulduğunu ve bu araştırmaların bilimin yuvasına bırakılmış bir guguk kuşu yumurtası olduğunu belirtmektedir (9). Bilimsel bir yazıda guguk kuşu yumurtasının ne aradığı sorulabilir. Oysa guguk kuşunun hikâyesi öğrenildiğinde Healy’nin metaforunun anlamı daha iyi kavranacaktır. Çünkü guguk kuşu bir kuluçka parazitidir. Dişi guguk kuşu yumurtasını, yuvasına bırakacağı türün yumurtasına benzeterek, diğer türlerin yuvalarına bırakır. Yumurtalar 12–13 günde ve genellikle konukçunun yumurtalarından önce açılır. Yumurtadan çıkan yavru diğer yumurta veya yavruları yuvadan atar ve bakıcının getirdiği tüm besini alır.
Sonuçta bilimin yuvasına bırakılmış guguk kuşu yumurtalarını tespit edilebilmesi ve yeni yumurtaların bırakılmaması için ilaç endüstrisi ile “bilim” ilişkisinin yeniden tanımlanması ve endüstriden bağımsız, nitelikli bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesi için bağımsız kaynakların sağlanması gerekmektedir.
Dr. Halis Ulaş, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakülkesi Psikiyatri AD Öğretim Üyesi
Kaynaklar:
- Abacıoğlu N (2004) Sınai boyutuyla ilaç pazarı ve uluslararasılaşma. Toplum ve Hekim, 19(6). 404-430.
- www.imshealth.com
- www.ieis.org.tr
- Joan Bushfield (2003) The pharmaceutical industry: Globalization and the pharmaceutical industry revisited. Intenational Journal of Health Services, 33(3); 581-605.
- Ulaş H, Binbay T, Alptekin K (2008). Klinik Psikiyatri Araştırmalarında Maddi Çıkar Çatışması: Bir Gözden Geçirme. Turk Psikiyatri Derg, 2008, 19:418-426
- Sponsorship,authorship and accountability. Annals of Internal Medicine, 2001, 135(6),463-465
- Angell M (2000) The Pharmaceutical Industry — To Whom Is It Accountable? NEJM, 342, 1902-1904.
- Gülöksüz S, Oral ET, Ulaş H. Eğitim Veren Kurumlarda Çalışan Psikiyatristlerin İlaç-Endüstrisi-Hekim İlişkisine Yönelik Tutum ve Davranışları. Turk Psikiyatri Derg, 2009, 20:236-242.
- Healy D, Thase ME (2003) Is academic psychiatry sale? British Journal of Psychiatry, 182; 388-390.
halkinsagligi.org - Dr. Halis Ulaş